top of page

Senette İmza İnkarı Halinde İcra Takibinin Durdurulması: Usul, Esaslar ve Yargıtay Uygulamaları

  • Yazarın fotoğrafı: Mine Akpınar
    Mine Akpınar
  • 2 gün önce
  • 4 dakikada okunur
Senette imza inkarı, icra takibinin durdurulması ve Yargıtay kararlarını konu alan hukuki içerik görseli. - büyükçekmece avukat

Senede dayalı olarak başlatılan bir icra takibinde, borçlu olduğu iddia edilen kişi senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğünde (imza inkarı), takibi durdurmak için başvurabileceği belirli hukuki yollar vardır. Bu mekanizmalar, hem usuli kurallar hem de Yargıtay kararlarıyla şekillenmiş durumdadır. Borçlunun önünde iki temel seçenek bulunmaktadır: İcra Mahkemesi’ne imzaya itiraz veya genel mahkemelerde menfi tespit davası açılması. Bu yazıda, her iki yöntemin ayrıntılı işleyişini, ispat yükünü, bilirkişi incelemesinin rolünü ve Yargıtay’ın konuyla ilgili kararlarını detaylı şekilde ele alıyoruz.

Senette İmza İnkarı Halinde İki Temel Başvuru Yolu

1. İcra Mahkemesine İtiraz: Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda, borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine doğrudan itiraz edebilir. Bu yol hızlı ve pratiktir.

2. Menfi Tespit Davası: Borçlu olunmadığının tespiti için genel mahkemelerde açılan bu dava daha kapsamlıdır. Ancak icra takibini durdurabilmesi için genellikle ihtiyati tedbir kararı alınması gerekir.

İtirazın "Ayrıca ve Açıkça" Yapılması Zorunluluğu

Yargıtay içtihatları, imza inkarının genel borç itirazlarından ayrı ve net bir şekilde ileri sürülmesi gerektiğini istikrarlı biçimde vurgulamaktadır. İmzanın ayrıca ve açıkça inkar edilmemesi halinde, borçlunun imzayı kabul ettiği varsayılır.

İspat Yükü ve Bilirkişi İncelemesinin Rolü

İmza inkarı durumunda ispat yükü alacaklıya geçer. Yargılamanın merkezinde grafoloji uzmanı bilirkişiler veya Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan imza incelemeleri yer alır. Bu raporlar, davanın seyrini belirleyen en kritik delillerdendir.

İtirazın Kabulünün Sonucu: Durdurma – İptal Ayrımı

İcra mahkemesinde imzaya itirazın kabul edilmesi halinde verilecek doğru karar takibin “iptali” değil, “durdurulmasıdır.” Yargıtay, takibin iptaline karar veren mahkemelerin kararlarını sıklıkla bozmakta ve bu ayrımı net biçimde vurgulamaktadır.

Sahtelik İddiasının Kapsamı

Sahtelik iddiası sadece imzaya ilişkinse, İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 170 uyarınca sadece satış işlemleri durur. Ancak iddia, senedin metninde tahrifat gibi daha geniş bir sahteciliği kapsıyorsa, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 209 devreye girer ve tüm icra takibi olduğu yerde durur.

Menfi Tespit Davası Yolu

Borçlu, borçlu olmadığının tespiti amacıyla genel mahkemelerde menfi tespit davası açabilir. İmza inkarı bu davanın temel dayanağını oluşturabilir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2015/16928 E. sayılı kararında davacının, "takibine dayanak senetteki imzanın müvekkili şirketin yetkilisine ait olmadığını, senedin sahte olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği" belirtilmiştir.

Ancak bu dava tek başına icra takibini durdurmaz. İİK m. 72 uyarınca mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınması gerekir (Yargıtay 19. HD, 2016/3065 E.). Davanın kabulü ve imzanın sahte olduğunun bilirkişi raporuyla ispatlanması halinde, icra takibi iptal edilir (Yargıtay 19. HD, 2015/1741 E.).

İcra Mahkemesine İmzaya İtiraz Yolu

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlunun başvurabileceği hızlı yol budur. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2022/7791 E. sayılı kararında bu usul şöyle açıklanır:

“Borçlu, 168 inci maddenin 4 numaralı bendine göre kambiyo senedindeki imzanın kendisine ait olmadığı yolundaki itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir.”

Mahkeme, itirazı ciddi bulursa takibi geçici olarak durdurabilir. Ardından yapılacak bilirkişi incelemesiyle imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirilirse, takibin kesin olarak durdurulmasına karar verir.

İtirazın Usulü, İspat Yükü ve Yargıtay Kararları

İtirazın mutlaka “ayrıca ve açıkça” yapılması gerekir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2009/23174 E. sayılı kararı bu konuda açıktır:

“Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır.”

Bu kurala uyulmaması, borçlunun imza inkarı hakkını kaybetmesine yol açar (Yargıtay 12. HD, 2016/29069 E.). İspat yükü ise alacaklıya aittir. Yargıtay 12. HD, 2013/33777 E.:

“Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir.”

Adli Tıp veya grafoloji uzmanlarının hazırladığı raporlar belirleyici niteliktedir. Rapor imzanın borçluya ait olduğunu ispatlayamazsa, itiraz kabul edilir (Yargıtay 12. HD, 2011/8762 E.).

Takibin Durdurulması – İptali Ayrımı

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2010/23498 E. sayılı kararı bu konuda nettir:

“İİK’nun 170. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, imza inkarının kabulü halinde takibin durdurulması kararı verilmesi gerekirken takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.”

Takibin durdurulması, alacaklının genel mahkemelerde dava açma hakkını saklı tutar.

Sahtelik İddiası, Ceza Davası ve Protokol Durumu

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2012/30400 E. sayılı kararına göre, yalnızca imza inkarı varsa İİK m.170 uygulanır; daha geniş sahtecilik varsa HMK m. 209.

Senedin sahteliğiyle ilgili ceza davası hukuk davasında bekletici mesele olabilir (Yargıtay 19. HD, 2008/11940 E.). Öte yandan borçlu imza inkarından sonra borcu kısmen veya tamamen kabul eden bir protokol imzalarsa, imza inkarı geçersiz hale gelir (Yargıtay HGK, 2007/235 E.).

Literatürdeki Tartışma: HMK m. 209 vs. İİK Hükümleri

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 209, imza veya yazı inkarı halinde senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağını düzenler. Bu, icra takibinin kendiliğinden duracağı izlenimini yaratır. Ancak İcra ve İflas Kanunu’ndaki özel hükümler (m. 68/a, 72, 170) bu konuda belirleyici kabul edilmektedir.

Bir görüşe göre İİK hükümleri özel niteliktedir ve öncelikli uygulanmalıdır (Güray Erdönmez, Ferhat Büyükay). Karşı görüş ise HMK m. 209’un emredici olduğunu ve takibin kendiliğinden durması gerektiğini savunur (Bahattin Aras).

Senetteki imzanın inkarı, borçlunun haksız bir icra takibine karşı kullanabileceği en etkili savunma yollarından biridir. Yargıtay kararları, menfi tespit davası ve icra mahkemesine itiraz olmak üzere iki ana yolun bulunduğunu açıkça göstermektedir.

Başarılı bir savunma için usuli kurallara titizlikle uyulması, imza inkarının açık şekilde yapılması ve bilirkişi raporlarıyla desteklenmesi gereklidir. İmza inkarı ispat yükünü alacaklıya geçirerek borçlu lehine önemli bir avantaj sağlar. Ancak takibin “durdurulması” kararı, sürecin tamamen sona ermediğini; alacaklının genel mahkemelerde hakkını arayabileceğini de göstermektedir.

Avukatların müvekkillerini bu süreçlerde doğru yönlendirmesi, hem usuli hem de maddi hukuki sonuçlar bakımından kritik öneme sahiptir.

 
 
bottom of page